11 Ekim 2012 Perşembe

VİCDANIN HÜZNÜ



Ankara'ya sancısından önce gelen güz, bu sabah pek çok insana yarım yamalak bir hüzün duygusu yaşatıyor. Anılar, acılar, aşklar gelip geçiyor kalplerimizden. Hafif bir acıtışı, ama yine de sakin bir anlayışı var bu griliğin.  Azcık da kadmiyum sarısı serpiştirilmiş olsa gökyüzüne ne çok mutlu olurum. Bir Fransız stili gider bu havaya giyinmek için, sabah evden çıktığınızda yağmur kokusu, trafikte hışırtısı tekerleklerle buluşan yağmur damlalarının, sabahın köründe ciddi bir toplantı, sonrasında şahane bir kahve buram buram Avrupa kokan illaki, ve sakin bir şarkı ile tamamlanabilir. Fakat böyle bir  hüzün (!)  mutlaka yarım yamalak bırakılmalı heba edilmemelidir.

Çünkü Aklın ve Vicdanın zekatı olan hüzün, tetikleyicisinin gerisinde kalmamalı, olabildiğince doğal halinde yaşanmalıdır. Hüzün vicdanı  saflaştırır , kişiyi kirlerinden ve günahlarından arındırır. Yağmurla bağdaştırılması bu nedenle olabilir belki. Akıp gitmesini isteyebiliriz. Ama gitmez öyle kolay kolay. Gerçek hüzün bilinenin aksine depresif, agresif, gürültülü ve isyankar değildir. Sessizliktedir. Bir inziva gibi içinize kapandığınız  o gecededir. Bir siyah çay deminde, bir kapı eşiğindedir. Her kim ki çığırtkanlığını avazı çıktığı gibi yapıyorsa hüznünün, gözlerini kısarak bir şarkıya dalıp gitmek sanıyordur hüznü.
Vicdanın zekatı olan hüzün, aklın da zekatıdır. Aklı billurlaştırır. Savunmacı bir suçlama metodu değil, bir anlayışlar bütünün geliştirilmesine neden olur. Çok zordur. Tekrar tekrar düşünmek, önce aralamak ayrım yapmak sonra arınmak gerekir. Aklınız, yani bildiklerinizin zekatı bunu anlatmak, paylaşmak, insanlara aktarmakla verilebilir. Bu sorumluluğunuz hüznüdür belki de bu...Ve yeni bilgiler yeni anlayışlar geliştirmek kendinize.
Kısaca hüzün, ağlak şımarık çığırtkan  çocuğu değil ruhumuzun, ödememiz gereken bir bedeldir. Arayışlarımızdır...Karmaşalarımızın temizleneceği, yön bulacağı, yönlerini değiştireceği, ruhumuzun yansımasıdır yaşamımıza. Yaşadıkça biz...

Çolpan ERDEM




Hiç yorum yok: