22 Nisan 2015 Çarşamba

Küreselleşme Sürecinde Sosyal Politika

    
Abdülkadir Şenkal tarafından kaleme alınan ‘’ Küreselleşme Sürecinde Sosyal Politika ‘’ adlı eser, sosyal politikanın tarihsel ve bilimsel sürecini; Ortaya çıkış, gelişme, politik değişim ve küreselleşme ile evrimleşmiş halini anlamak açısından detaylıca anlatan bir kitap.
Sosyal politikanın neredeyse tarih kadar eski olduğunu, insan var olduğundan beri var olduğunu konuştuğumuz dost sohbetlerinin aksine,  sosyal politika kavramının başlangıç noktasının Sanayi Devrimi olduğunu anlamamıza yardımcı olan kitap, Charles Dickens tarafından yazılmış olan İki Şehrin Hikayesinin şahane dizelerinden olan ‘’ Çağların hem en iyisi, ve hem de en kötüsüydü aynı zamanda, bilgelik, çılgınlık çağıydı’’ diye başlamakta ve ilk bölümünde bir bilim dalı olarak sosyal politika kavramı tartışılmaktadır.
Her birimizin az çok bildiği Sanayi devrimini gerek sosyal politikanın doğuşu gerekse dönemin toplumsal değişimi açısından daha detaylı  anlamak için kavramamız gereken önemli tarihleri bu kitapta bulmak mümkün. Söz konusu tarihler,
1601’de kadın , erkek, hasta ve yaşlılara yardım yapılmasını öngören yoksulluk yasası ve 1782 de tüm muhtaçları kapsayan bir yoksulluk yasası olan Gilbert yasası,
1791 yılında , Paristeki işçilerin ücretlerinde asgari bir limit talepleri ile ortaya çıkan 1795 yürürlüğe giren Le Chapliner yasası,
1810’da yürürlüğe giren ve halk arasında  Napolyon yasası olarak bilinen ceza yasası,
1870’de  8 saatlik çalışma düzenlemesi getiren birleşme ve koalisyon yasası,
1873’de pek çok sosyal politikanın oluşmasını sağlayan ve Almanya’da kurulmuş olan  Sosyal Politika Birliği Derneği,
1893 yılında Yeni Zelanda’da kadınlara oy verme  hakkının verilmesi,
1929 yılında gerçekleşen büyük bunalım,
1935 yılında Amerika’da sosyal güvenlik yasasının oluşturulması,
1942 yılında Beveridge planı ve uygulamaları ‘dır.

Tarihsel gelişimin detaylı anlatımından sonra sosyal politikanın temel amaçları ve hedefleri dahilinde düzenlemeyi amaçladığı gelir dağılımı, sosyal refah, sosyal barış, sosyal vatandaşlık ve  sosyal adalet adalet konuları tartışılmıştır.
Devletin sosyal politikadaki 3 temel rolü olduğunun tespitini yapan yazar, bu 3 temel rolü, finansman sağlayıcı, bizzat yardımları ve hizmetleri sunan aktör ve sosyal politika sistemlerini veya uygulamalarını düzenlemek suretiyle sisteme dahil olan aktör olarak belirlemiştir. Küreselleşme ve neoliberal ekonomi politikalarında devlet ve sosyal politika ilişkisi incelendiğinde ise, hemen hemen her tür yaklaşım ve ekonomide devletin sosyal yardımlarda bulunması öngörülmüştür. Çünkü sosyal hayatın sağlıklı işleyişi devlet müdahalesi gerektirmektedir.
Devlet, toplum ve birey üçgeninde ise, söz konusu bu aktörlerin birbirleri ile olan ilişkisinin bozulması durumunda  krizlere ve sosyal sorunlara yol açacağı gerekçesi birey-devlet ilişkisi her zaman büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle ,Sosyal politika açısında bireyin toplumla uyum içerisinde yaşaması önemlidir, toplumda çıkacak aşırı davranışlar kontrol altına alınmalı, uyum göstermeyen bireyler ise uyumlu hale getirilmelidir.
Sosyal sorunları çözmek konusunda sosyal politikanın farklı yaklaşımları olmasına rağmen, baş aktör her zaman devlettir. Sorunları çözmeye yönelik yaklaşımlarda kullanılan araçlar ise, kamu müdahalesi, sivil toplum örgütleri, uluslararası kuruluşlar şeklinde sıralanmaktadır.
Sosyal risk yönetiminde bahsettiğimizde sosyal politikanın bireylere ne kadar indirgendiğini görüyoruz. Yazarın sürekli üzerinde durduğu küreselleşme neoliberal ekonomi politikaları bireyselliği arttırmış, sanayi devriminde gördüğümüz sosyal politika uygulamalarında da artık farklılıklara ihtiyaç doğurmuştur. Artık birey, çok önemlidir. Bireyin refahı, konut, yiyeceğe ulaşma ve sağlık hizmetleri yoluyla mutlak suretle karşılanmalıdır.
Ahlaki boyutuyla sosyal politika olgusunu tartışan yazar, sosyal politikanın ortaya çıkışında etik değerlerin önemli bir katkısı olduğu varsaymaktadır. Bütün dinlerde var olan yardımlaşma ve toplumlarda bulunan grup ahlakının etkilerinden bahsederken, sosyal adalet ve sosyal dayanışmanın da o denli artacağından bahsetmektedir.
Kitabın bu bölümüne kadar aktarılan tarihsel bilgiler bilgilendirici bir okuma sağlarken  tam bu noktada, sormak gereken bazı sorular doğurmuştur.
İnsan kötülüğünden, insana özgü biriktirme hırsından, insanın insana yaptığı zulüm ve haksızlıktan doğan devrimlerin, ölümlerin, savaşların, bunalımların sonucu bugün bir disiplin olarak karşımızda duran sosyal politikanın, her türlü aşırılığa karşı durarak toplumun istediği gibi insan yetiştirmeyi kendisine amaç edinen sosyal politikanın, durdurulamayan bir aşırılık olduğunda adam öldürmeyi bile kanun ve mevzuatlarla düzenleme yetkisini elinde bulunduran sosyal politikanın, grup ahlakı arttıkça daha sevimli görünmesi!
Grup ahlakı, bir dizi grup ahlaksızlığının sonucu gelir dağılımı farklılıkları  ve sosyal eşitsizlik nedeni ile  açlıktan ölen insanların bulunduğu ülkelerin politikalarında, genellikle maden, altın, kömür, petrol ararken görülüyor gibi bu günlerde…AB, ILO, Dünya Bankası kimlikleriyle….
                                                                                    Küreselleşme Sürecinde Sosyal Politika Kitabı Özet Çalışma