20 Ağustos 2012 Pazartesi

Kasaba Mode On ;)))


Vakti zamanında bir Çinli büyüğùmüz demiş ki, Dünyada bir tek harika çocuk vardır ve her bütün anneler ona sahiptir!... çok doğru! Bırakın bir çocuğu, bana göre dünyada bir tane harika kedi var, o da benim oğlum, kaşığım... 
Anne babalar da öyledir aslında... Bir tane harika anne vardir, bir tane muhteşem baba ve hepimiz ona sahibizdir, hiç itirazım yok buna. Fakat benim ailem harika ve muhteşem insanlar olmalarının yanında, ayrıca 

Akdenizlidirler,şen şakrak kahkahalar atan, espirilerin birbirini kovaladığı sıcak kanlı insanlardır. Bizim ailemizde, insanlarin kendileri ile dalga geçmeleri ve incitmediğin ayıp etmediğin sürece baskalarina da hafiften takılmak son derece normaldir. Uzun yılların dostluklarının yaşandığı yemekli ev sohbetlerinde masadan önce kahkaha sesleri ve sonrasında çatal kaşık sesleri gelir. Ailelerin çocuklarının hepsi de aynı kültürü devam ettirir. Böyle anne babaların çocukları iseniz, üstünüzü kirletmeniz, durmadan düşüp kafanızı gözünü yarmanız sorun değildir, annenizi delirtinceye kadar soru sorar, karşı çıkarsınız. Bahsettiğim bu yapıdaki anne babalar köy öğretmenidir fakat eğer fazla ödev yapar çok çalışırsanız, mutlaka dışarıya oyun oynamaya gönderilirsiniz. Ne şahane di mi? Hayatımın hiç bir anında kimse bana az çalışıyorum diye kızmadı. Takdirname filan aldım diye de ödüllendirmedi. Tebrik edildi, gurur duyuldu, ama hiç abartılmadı. Bu durumlar ise bende hiç bir zaman, ders çalışmama, ya da takdirname almak için bir bahane arama durumuna itmedi. Öyle düşe kalka büyüdükten sonra yuvadan uçup kendime kurduğum küçük dünyayı büyütmeye o kadar çok odaklandim ki... 

Yıllar sonra dün akşam ise, hayatımdaki pek çok gereksizin ve pek çok gereksizliğin varlıklarını azaltmaya çalışarak döndüm kasabama...otobüste gelirken, tam Mersine girdiğimizde güneşin harika batışını gördüğümde, tek tek silmeye devam ettim... Burnumda garip bir kalkmışlık var Ankara'ya karşı. Beğenmiyorum. Elimde değil, içim almıyor. Son günlerde boğazımda bir el var gibi hissediyordum ya canim, o yok şimdi...burada....

Yaşamak için seçtiğim yer burasi degil ama, gelin görün ki insani benim insanim. Benim anılarim sokaklarinda koşturan. Zeytin ağacında ve limon kokusunda gezinen çocukluğum. Kimsenin kapılari çalmadığı, Makbuuş diye anneme seslenen genç, çocuk ve yaşlı insanlarin keyflerleri benim ailemin keyfi. Ve benim babamin busesi bayram sabahı beni uyandıran...
Kızımız gelmis, hoş gelmiş diye yemekler hazirlanan, bayram sabahi sevinçlerinin diri, coşkulu, ve çocuksu yaşandığı küçük kasaba. Sütlaç kokusundan mıdır nedir?  Bu kez nedir farklılığı bilemedim. Bi türlü çocukluğumdan dönemedim...


Hiç yorum yok: