29 Haziran 2012 Cuma

KAPILARI ZORLAMAK ÜZERİNE

Gönülden istersem, tam kalbimden istersem  olur....muş... Gönül kalp bilmem ne işlerindeki başarısızlığım malum ama, teknik olarak zorladığım tüm kapıları zaman zaman kırmak zorunda kalsam da, açtım. Açarken ellerimin acıdığı kanadığı zamanlar olmadı mı, çok oldu hem de...Tiyatro yapmak için Cebimde yol param olmadığı ama provalara korka korka gecelerin körü gittiğim öğrencilik zamanlarım gibi...  Çocuklarıma daha faydalı olabilmek için kazandığım tüm paramı Orff kurslarına, egitim materyallerine, piyona dersine harcadığım ögretmenlik zamanlarım gibi... Noter onaylı yeminli tercümanım ben. Yemin ettim vallahi billahi ingilizce biliyorum diye, vicdanım sızladı, pek çok çeviriyi kendim yaparım ben ama yetinmedim 130 sayfalık bir kitabı sabahlara kadar uyumayıp çevirdiğim zamanlar gibi... Çalıştığım okulda satranç öğretmeni yoktu. Bana kaldı ihale diye düşünmedim, yeni satranç öğretmeni olarak sabahlara kadar çalistiğim zamanlar gibi... İlk proje koordinatörü olduğumda, korkunç bir direnç ile karşı karşıya kaldım. İkinci günümde bir adam gelip elini masaya vurup beni bağıra çağıra tehdit etti. Başka bir adam gerçekten espiri konusu olduğunu zannettiğim Sen benim kim olduğumu biliyor musun ? nağraları attı. Bir kadın benim üzerime o kadar cok oynadı ki... Her oynadıgında benim şaşkınlıklarımla beraber motivasyonumun darma duman olduğu fakat garip bir güçle dolduğum zamanlar gibi... Daha bir sürü şey... Hepimizin hayatında elbette...Öldürmeyen darbe gerçekten güçlendirir mi bilmiyorum inanin. Öldürmek ölmek darma duman etmek filan değil ki çabam. Gücümü hiç bir zaman bir baskasının ezilmesinde kullanmadım. Dedikoduları bir kenarda tutarsak eğer gerçeğin ben, o dedikodu yapan insanlar tarafından gün geldiğinde çok kötü şekillerde fark edildiğini hep gördüm. Pek çoğunun ise o kendilerine dokunmayan yılan kendilerine dokunduğunda sığınmak için o masanın karşına bu kez, ben sizin kim olduğunuzu biliyorum diye geldiklerini... Çok iyi okullarda çok iyi referansları oldu o öğretmenin, yazdığı oyun defalarca Çehovla ayni afişte yan yana geçti ki, ben kendi oyunumu başkası oynadığında ağlamaktan izleyemedim. O satranç sınıflarında kücücük bedenli başarılar çıktı. Federasyonda oynamaya başladılar... O proje koordinatörü kız 10.cu projesini yürütüyor artik. Senyor expert olmasina ramak kaldı.  Birbirinden çok ayri, başka başka dünyaların insanı olmak sıkıntısını yaşarken hem de... Pazarcılarla çalısmak gibi garip anıları olan. Artvinin bir köyünde, Harranda, Diyarbakırda, bir yandan Amsterdamda, Bonnda, Sofyada dostlari olan...Yalnızlıkları bazen, çaresizlikleri, Ortaçgili, fotoğrafa şiire olan sevgisi...Gitmeleri, gelmeleri, istekleri, istemedikleri... Okuldan bu yana yüksek lisans yapmak için defalarca girişimi, o lanet sınava toplantılar seyahatler bilmem neler yüzünden bir türlü giremeyişi örneğin. Yurt dışında yaşamak isteyişi bir süreliğine, bir türlü beceremeyişi. Bu yazıyı yazma nedenimdeki gibi... Yüksek lisans yapmaya karar verdiğim okuldan cok cok önemli bir eski bürokrat ile görüştüm. Çok tatlı bir telefon görüsmesi yaptım. O bana uluslararasi iliskilerde yapmam için ısrar etti, ben ona sosyal politikaların önemini anlattım. Bu kadar gönülden ve inançla istememin nedenini sordu, anlattım, anlattım, anlattım. Sesinden anladım önce, mutlu oldu, şaşırdı üstelik biraz. CV mi atmıştım, aradılar bugün beni. Ultra modern sıra dışı ve alt yapısı sağlam bir özgüvenin somut çıktısını bugun gördügünü ve başarılarımın artarak devam etmesini temenni ettiğini söyledi. Nasıl gurulandım ben. Ve asıl soruyu sordu, neden CVnde genel bilgilerin ( okul, medeni durum, dogum tarihi gibi ) son sayfada olduğunu sordu. Ben de ukala, önem sırasına göre yazdığımı söyledim gülerek. Yaptığım işlerin medeni durumumdan ve kaç yaşında olduğumdan çok daha önemli olduğunu belirtmek istedim dedim. Telefonu kapatınca bu kız biraz aykırı üstelik demis, bizimliker de aktivisttir kendisi efendim demişler. Ve demis ki, eğer ilk iki dakikada jüriyle kavga etmezse burslu olarak bile kabul edilir programa ;))  Yaşamım boyunca zorladığım kapılardan birisi olacak bu program. Bu dönem olmazsa gelecek dönem olacak biliyorum. Ve sonra 6 aylığına gideceğim buralardan. Belki tezimi yazmak için, araştırma yapmak için. Ama gideceğim... Gönülden istiyorsan olur dedi ya bugün arkadaşım. Gerçekten buna gönùlden inaniyorum ben de. Fakat bırakmamak gerek diye düşünüyorum içten de olsa gönlüme. Gönlüme de güvenmediğimden, doğaya da. Boşluk kabul etmez çünkü doğa. Dolduruverir başka bir şeyle. Biliyorum böyle herşeyi anlattim gibi oldu  hayatimla ilgili, ama dostlar, deli kuşu takip eden gençler var. Bir şeyi çok isterseler değil, bir seyin tüm kahırlarına rağmen vaz gecmeyecek çabalamaya devam edecek kadar severseler olur...  Aziz Nesin ne der, hiç bir kapı kendiliğinden acılmadı. Bütün kapıları ben zorladım... Bir gün umarim ben de bir başka ülkede yaşarken bu metni anarım, belki bir yazi daha yazarım süreç ile ilgili... Ve de  orijinini bilmediğim bir söz ile tamamlamak istiyorum metni... SANŞ HAZIR BEYİNLERE GÜLER.... Şanslı günler dilerim hepinize... Xo, xo.....

1 yorum:

@dreamersalim dedi ki...

Tutkular insanı hürleştirir. Tutkulu insan süreksiz hedefleri ( beşeri veya ferdi) aşmış, sonsuz ve sürekli arzulara kavuşmuştur. Bu yazının müellifine ne mutlu.