17 Haziran 2012 Pazar

iki ölüm bir cenaze

sevmekten sevilmekten güvenmekten inanmaktan yana olan nesi var nesi yoksa, her biri ile o kadar meşguldü ki, kendisi dışında her hangi biri ile yaşayamazdı. Severdim ben onu ama, olduğu gibi severdim. hayatımın bir sürü zamanını kuşkuları, sorgulamaları, küsüp somurtmaları ile doldurdu, nefes alamadım bazen, ama sevmeye devam ettim. Keşke yanında olabilseydim, ama imkansızdı bu, sevmek onun kendi içinde çift taraflı bir sıkıntı idi, ve bunun başka hiç kimse ile ilgisi yoktu.

gitmeler, gelmeler, gitmeler uzun uzun, başkasına gitmeler bazen, sonra dönmeler yine... sevginin dönüp dolaşıp gelmeleri... ne gerek vardı ki? Sevmenin bir savaş şekline bürünmüş haliydi gözlerindeki.. bana her baktığında gardını kaldırırdı, uzattığım çiçekleri silah zannederek.
çok kızdığım zamanlar oldu, ama gene de verdiğim sözlerin altında önemsizleştiler. çok kırıldığım zamanlar oldu, hiç önemsizleşmedi onlar, hala her biri içimde, ağır, acılı bir taş. yutkunamam...

bir ölüm haberi aldım o gün...hemen istanbula gitmem gerekiyordu. o ölüm ki, insan düşmanına reva görmez. o ölüm, memleketinden uzakta bir otel odasında kanının kuruması. o ölüm katlanılır gibi değil. O ölüm 20 senelik bir dostluğun ardından, kıymeti bilinen herşeyin bir daha olmayacak olması! Tanrım yardım etsin o anneye, o kardeşe, Tanrım yardım et sevdiklerine.
o gün ben, aylarca kahrını, kafa karışıklığını, kaprisini, ıvırını zıvırını anlamaya çalıştığım o adamın bana yaptığı o tavrı kabul etmedim. Öyle çok etmedim ki üstelik. herkesin bir sınırı vardan öteydi bu. ne ödül ne ceza ne de bir çeşit intikamdı.
o gün iki ölüm birden yaşandı içimde, fakat tek bir cenaze kalktı..

Hiç yorum yok: