7 Nisan 2013 Pazar

Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu Üzerine Biraz Söylenme



Yıllar yıllar yıllar önce izlediğim, Robert De Niro'nun baş rolünde oynadığı kült film ' Taksi Driver' da, bilge taksi şoförü sevgili Robertcığımıza dedi ki, ' İşin Karakterin ' olur dostum! Ben o ergen ruh halimde nedendir bilinmez bu lafa öyle çok kafayı taktım ki sormayın, her yerde söyledim durdum. Filmi sorsanız başka hiç bir şey hatırlamam neredeyse, ama o laf bugün bile beni çok içerilerden bir yerden vurur. Belki 'İşi' karakteri olanlardan oldum da, içten içe hoşlanmadım bu işten! 

Weber , Protestan Ahlakı ve  Kapitalizmin Ruhu adlı kitabının 1920 baskısındaki notunda hoşça belirtmiş ki, bu kitap bir din adamının dinle ilgili yazdığı bir kitap değildir. Fakat dinlerin epey kaba saba halleri vardır ve zaten kaba saba olduklarından fazlaca etkili olmuşlardır.
Dinler ve daha ötesi dinlerin etkisi konusunda bendeniz belki hiç bir şey söylememeliyim. Çünkü son derece yansız ( yani hepsine aynı mesafede uzak) ve fakat oldukça az bilgi ile olumsuz tepkimeler içerisinde bir insanım. O nedenle kapitalizmin ruhunu dini bir temele dayandıran bu sav beni taa kitabın başlığını okurken bile kabul edici bir bakış açısıyla okuyan bir okuyucu yapmakta. Bütün dinlerin başımıza ördüğü çorapları anlatan bütün kitapları okurken, birbirinden hiç değişmeyen bir içsel kabul ediş ve ben biliyordum zaten ukalalığı ile okuyacağıma eminim. 
Fakat aynı şekilde bildiğim bir başka şey, tüm bunların insan eliyle/zihniyle  kurgulanmış olması. Her hangi bir tek tanrılı din yok ki bu yüzden, savaş olmadan, kan dökülmeden, birbirlerini kesip biçmeden yayılmış olan. Bu noktada Din mevhumuna değil asla tepkim. Dini alan, avuçlarında oynayan, bir o yana bir bu yana atıp tutan egoya, erk savaşlarına...İnsana yani. Dini kullanmayı akıl eden o ilk insana! 

Ve Weber anlatırken kapitalizmi bile....

Kapitalizmin aslında ekonomik olarak çok daha uzun yıllardır var olduğunu, fakat işveren bakış açısının çirkin yüzüyle bu hale geldiğini anlatır. Beyaz adamın yerlilerle tanışması yani.
 Beyaz adam bir gün köye gitti, köylerinde yaşayan örgücüleri işçi yaptı! Acımasız rekabet başladı saflık bozuldu. Epeyce para kazanıldı ve bu servet faize yatırılıp tekrar işletildi. Eski rahat ve sakin yaşamın yerini katı kurallar aldı ve bu oyuna dahil olanlar daha çok para kazandı! 

 Beyaz adam protestandı! ....

 Atasözlerinde de dediği gibi Katolikler derin uykularındayken protestanlar çok iyi yiyorlardı. Çünkü Katoliklerin inanışları gereği hırslı bir yaşam sürmelerine ihtiyaçları yoktu. Günlük kazançlarını arttırmak için daha fazla çalışmak istemiyorlardı. Başkalarına yardım etmeyi, paralarını dünya zevkleri için harcamayı da seviyorlardı.

"Unutma ki zaman paradır, unutma ki kredi paradır, unutma ki para üretimi güçlendirici ve verimli bir yapıya sahiptir, unutma ki iyi bir ödeyici herkesin cüzdanının efendisidir" diyen Protestan öğretisi, kredi sağladığı için şerefli olmayı, dakik ve çalışkan olmayı öğütledi. Paraya dönüştürülebilen ahlaki yaklaşımlar erdemli oldu. Yarar sağlamıyorsa erdemsiz. 
Paraya çevrilip çevrilmediğiyle ilgili olan bir çeşit ahlak anlayışı karşısında şu an pek çoğunuzun kanı çekiliyordur tahminimce. 

Weber kitabın 2. Bölümünde Protestanlığın farklı tarikatlardaki biçimlenmesini anlatır ki aslında kendi adıma konunun en çok merak etmediğim kısmı budur. Bütüncül olarak anlayabilmek için elbette önemli olan bu tarikatlardan Kalvanizm 'ilahi takdir' öğretisinden bahsederken, bir başka kanınızın çekilme haliyle karşı karşıya kalabilirsiniz. Ki Kalvanizmin Otokrat bir Tanrı anlayışına sahip olmasının travmatik etkilerinin pek çok alana yansımış olabileceğini düşünüyorum. Bu otokratik Tanrı insana takındığı incitici tavırla ve Tanrının Yüce Şanı dayatmasıyla birlikte elbette kendini küçücük ve değersiz hissettirmiş olmalı insan yaratığına. Ve zorbasını arayan genç kız edasıyla daha da küçülmüş olmalı insan, durmadan büyüyen Tanrı karşısında.
İnsanların bir kısmının kurtulacağı yani seçilmiş insan vasvatası da sanırım umut fakirin ekmeği kumar ha kumar kadar planlanmış  bir kapitalizm söylemine dönüşmüştür. 

Seçilmiş insan çok çalışmalı, dakik, dürüst, şerefli olmalı. Böylelikle daha çok para kazanmalı, ve daha çok kazanmalı ki sevgili Tanrısının gözünde değerli olsun! Hollanda, İngiltere, Fransa  gibi .... Tanrılarının yüce şanını koruyan bu ülkelerde kapitalizm oldukça gelişti. Meslekler gelişti, uzmanlıklar gelişti. Meslekler karakteri oldu insanların, yeni karakterler yarattı ya da meslekler..

Ekonomik belgelerin var olduğundan beri,Çin'de,Hindistan'da Babil'de Eski Akdeniz uygarlıklarında , kavramsal ve defter tutma yöntemleri göz önünde bulundurulduğunda kapitalizm vardı. 
Doğu , bilimin matematiğin astronominin varlığıyla taçlanırken o vakitler, kapitalist bir bakış açısı içerisinde olmamalarının nedeni de aslında kaba saba da olsa hayatımızın her anını etkileyen dini inanç sistemleriydi. 

Protestanlık kapitalizme ruhunu ufak ufak yansıtırken acaba Kliseye baş kıldıran ve bir mezhebin kurulmasına öncülük eden, o yakışıklı adam, ahhh o yıllarca hayranlık beslediğim baş kaldırısına, 
ufak paralar karşılığında  günahları bağışlayan kliseye isyanına karşılık,
bugün yarattığı bu dünyada sevabını bile satmaya hazır milyonlarca insanın varlığından haberdar mıdır?


Huzur İçinde Yat Luther ....




Çolpan Erdem
Sosyal Bilimlerde Etik Dersi
Eleştiri 




Hiç yorum yok: