Abdülkadir Şenkal
tarafından kaleme alınan ‘’ Küreselleşme Sürecinde Sosyal Politika ‘’ adlı
eser, sosyal politikanın tarihsel ve bilimsel sürecini; Ortaya çıkış, gelişme,
politik değişim ve küreselleşme ile evrimleşmiş halini anlamak açısından
detaylıca anlatan bir kitap.
Sosyal politikanın
neredeyse tarih kadar eski olduğunu, insan var olduğundan beri var olduğunu
konuştuğumuz dost sohbetlerinin aksine, sosyal
politika kavramının başlangıç noktasının Sanayi Devrimi olduğunu anlamamıza
yardımcı olan kitap, Charles Dickens tarafından yazılmış olan İki Şehrin
Hikayesinin şahane dizelerinden olan ‘’ Çağların hem en iyisi, ve hem de en
kötüsüydü aynı zamanda, bilgelik, çılgınlık çağıydı’’ diye başlamakta ve ilk
bölümünde bir bilim dalı olarak sosyal politika kavramı tartışılmaktadır.
Her birimizin az çok
bildiği Sanayi devrimini gerek sosyal politikanın doğuşu gerekse dönemin
toplumsal değişimi açısından daha detaylı
anlamak için kavramamız gereken önemli tarihleri bu kitapta bulmak
mümkün. Söz konusu tarihler,
1601’de kadın , erkek,
hasta ve yaşlılara yardım yapılmasını öngören yoksulluk yasası ve 1782 de tüm
muhtaçları kapsayan bir yoksulluk yasası olan Gilbert yasası,
1791 yılında ,
Paristeki işçilerin ücretlerinde asgari bir limit talepleri ile ortaya çıkan
1795 yürürlüğe giren Le Chapliner yasası,
1810’da yürürlüğe giren
ve halk arasında Napolyon yasası olarak
bilinen ceza yasası,
1870’de 8 saatlik çalışma düzenlemesi getiren
birleşme ve koalisyon yasası,
1873’de pek çok sosyal
politikanın oluşmasını sağlayan ve Almanya’da kurulmuş olan Sosyal Politika Birliği Derneği,
1893 yılında Yeni
Zelanda’da kadınlara oy verme hakkının
verilmesi,
1929 yılında
gerçekleşen büyük bunalım,
1935 yılında Amerika’da
sosyal güvenlik yasasının oluşturulması,
1942 yılında Beveridge
planı ve uygulamaları ‘dır.
Tarihsel gelişimin
detaylı anlatımından sonra sosyal politikanın temel amaçları ve hedefleri
dahilinde düzenlemeyi amaçladığı gelir dağılımı, sosyal refah, sosyal barış,
sosyal vatandaşlık ve sosyal adalet
adalet konuları tartışılmıştır.
Devletin sosyal
politikadaki 3 temel rolü olduğunun tespitini yapan yazar, bu 3 temel rolü,
finansman sağlayıcı, bizzat yardımları ve hizmetleri sunan aktör ve sosyal
politika sistemlerini veya uygulamalarını düzenlemek suretiyle sisteme dahil
olan aktör olarak belirlemiştir. Küreselleşme ve neoliberal ekonomi
politikalarında devlet ve sosyal politika ilişkisi incelendiğinde ise, hemen
hemen her tür yaklaşım ve ekonomide devletin sosyal yardımlarda bulunması
öngörülmüştür. Çünkü sosyal hayatın sağlıklı işleyişi devlet müdahalesi
gerektirmektedir.
Devlet, toplum ve birey
üçgeninde ise, söz konusu bu aktörlerin birbirleri ile olan ilişkisinin
bozulması durumunda krizlere ve sosyal
sorunlara yol açacağı gerekçesi birey-devlet ilişkisi her zaman büyük önem
taşımaktadır. Bu nedenle ,Sosyal politika açısında bireyin toplumla uyum
içerisinde yaşaması önemlidir, toplumda çıkacak aşırı davranışlar kontrol
altına alınmalı, uyum göstermeyen bireyler ise uyumlu hale getirilmelidir.
Sosyal sorunları çözmek
konusunda sosyal politikanın farklı yaklaşımları olmasına rağmen, baş aktör her
zaman devlettir. Sorunları çözmeye yönelik yaklaşımlarda kullanılan araçlar ise,
kamu müdahalesi, sivil toplum örgütleri, uluslararası kuruluşlar şeklinde sıralanmaktadır.
Sosyal risk yönetiminde
bahsettiğimizde sosyal politikanın bireylere ne kadar indirgendiğini görüyoruz.
Yazarın sürekli üzerinde durduğu küreselleşme neoliberal ekonomi politikaları
bireyselliği arttırmış, sanayi devriminde gördüğümüz sosyal politika
uygulamalarında da artık farklılıklara ihtiyaç doğurmuştur. Artık birey, çok
önemlidir. Bireyin refahı, konut, yiyeceğe ulaşma ve sağlık hizmetleri yoluyla
mutlak suretle karşılanmalıdır.
Ahlaki boyutuyla sosyal
politika olgusunu tartışan yazar, sosyal politikanın ortaya çıkışında etik
değerlerin önemli bir katkısı olduğu varsaymaktadır. Bütün dinlerde var olan
yardımlaşma ve toplumlarda bulunan grup ahlakının etkilerinden bahsederken,
sosyal adalet ve sosyal dayanışmanın da o denli artacağından bahsetmektedir.
Kitabın bu bölümüne
kadar aktarılan tarihsel bilgiler bilgilendirici bir okuma sağlarken tam bu noktada, sormak gereken bazı sorular
doğurmuştur.
İnsan kötülüğünden,
insana özgü biriktirme hırsından, insanın insana yaptığı zulüm ve haksızlıktan
doğan devrimlerin, ölümlerin, savaşların, bunalımların sonucu bugün bir
disiplin olarak karşımızda duran sosyal politikanın, her türlü aşırılığa karşı
durarak toplumun istediği gibi insan yetiştirmeyi kendisine amaç edinen sosyal
politikanın, durdurulamayan bir aşırılık olduğunda adam öldürmeyi bile kanun ve
mevzuatlarla düzenleme yetkisini elinde bulunduran sosyal politikanın, grup
ahlakı arttıkça daha sevimli görünmesi!
Grup ahlakı, bir dizi
grup ahlaksızlığının sonucu gelir dağılımı farklılıkları ve sosyal eşitsizlik nedeni ile açlıktan ölen insanların bulunduğu ülkelerin
politikalarında, genellikle maden, altın, kömür, petrol ararken görülüyor gibi
bu günlerde…AB, ILO, Dünya Bankası kimlikleriyle….
Küreselleşme Sürecinde Sosyal Politika Kitabı Özet Çalışma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder