Yer: Amerika
Mekân: Evin Salonu
Zaman: Akşam
Oyuncu: Çok şişman / obez / saçları dağınık hafif uzun/ asosyal
bir erkek
TV’de show programı izler, elinde kumanda varken bir yandan bira içerken
bir yandan cips yemektedir.
Son derece gürültülü olan bu programı hiç kalkmadan izleyen genç adam,
televizyonla arasında yaklaşık 1buçuk metre olan mesafedeki koltukta otururken
kendisini hep arka plandan görürüz. Allı pullu pırıltılı kıyafetli bir
sürü insanın spot ışıkları altında alkış kıyamet bir şeyleri alkışlaması,
bağrış çağırışı ve ödül kazanması filandır hikâye. Fakat baş roldeki genç adam,
kanalı hiç değiştirmeden izlemeye devam etmektedir. Bir yaşlı anne gelip
kendisini koltuktan kazırcasına kaldırmak isterken fark ederiz ki, saatlerce
orada oturmaktadır.
Bu öykü, üç kuruş kazanmak için akşama kadar eşekler gibi çalışmış orta
sınıf asosyal kent insanının sıradan bir gecesini anlatır görüntüde. Bir gün o
pırıltılı sahnede, o milyonları, hiçbir özelliğe sahip olmadan kazanacağına
olan inancıyla izler o programları. Gözünü kamaştıran onca şey vardır. Ve
hiçbir zaman sahip olamayacağı milyonlarca paralar…
Derken bir gün hayatımıza ACUN (1) diye biri girer.
ACUN, birkaç sene, televizyonda bir yarışma programında kutu açtırır .
Milyonlar, televizyondaki kişinin kutu açmasını izlerken, hayat akıp
gider diğer bir yandan. İyi ve son derece kötü pek çok konu başlığı oluşuyorken
hayatta, insanlar açılan kapanan ve şansı yaver giderse çok zengin olan
insanları izlerler....
Bir girişimcilik dehası olarak bile adlandıramayacağımız TV programları,
insanları amaçsızca karşısına geçip saatlerce kilitlemek için, kültürün
benzeşmelerini yaratmak, kültürü kendi çaresizliğinde yaşayan bir insan kitlesi
yaratarak her birini kontrol altına almak için harika bir yoldur.
İnsanların ihtiyaçları doğrultusunda sunulur her şey. Çöpçatanlık,
din, siyaset gibi konularda programlar hiç bitmez. Hangi siyasi parti, hangi
dini görüş, hangi ülke, hangi din olursa olsun, bitmez. Biz televizyonu izler,
anlatılanları dinler, birkaç kez karşı çıktığımız şeyler olsa bile, her şeyi
kabul ederiz. İletişim araçlarından olan telefonda, yanıt hakkımız, soru
sorma hakkımız varken, Televizyonda, radyoda, gazetede gördüğümüz, okuduğumuz
dinlediğimiz her şeyi doğru kabul ederiz bir süre sonra.
Günümüzde her şeyi birbirine benzeten kültür, tüketiciye
sınırlandırabileceği hiç bir şey bırakmaz (2), bizzat kendisi sınıflandırır ve asla hayır diyemeyeceğiniz şekli ile
sunar.
Çünkü herkes ( kendiliğinden! ) önceden bir takım göstergelere göre
belirlenmiş düzeyine göre uygun davranmalı ve kendine denk düşenine
yönelmelidir(3).
Kültür, bir endüstri olarak tüketici memnuniyetini sağlamada,
Bir politik duruşta insanları sorgulamaktan uzaklaştırmada ve galeyana
getirmede,
Bir vahşi kapitalizmde satış primlerinin durmadan artmasında,
Kısaca hep bir ürün pazarlamasında kendisini göstermektedir.
Bu nedenle kültür bir endüstri ,yani kültür bir satış stratejisidir.
Bugün yalan dolan fikirlerini medyanın gücüyle satan bir politikacı ile
iphone bilmem kaç numarayı satan kişi arasında bir fark yoktur.
Düşünmemesi, sormaması, sorgulamaması gereken toplum için bir ACUN
yaratmakta son derece ehildirler hükümetler.
Kutu açtırır, adaya götürür, pop star hop star yarışmaları düzenler. Her
biri spekülatörler dolu meraklandırıcı pek çok hikaye yaratır.
Yarattırılır.
Her ne kadar hepimiz aslında belgesel (!)izliyor olsak da, uzun uzun dram
izlemek isteyen bir topluluk da vardır. Kutu açtırıp milyoner olan kişiyi
o milyoner yerine kendini koyar ya,
dram izleyiciler de ‘ohhh benden daha kötüleri de varmış’ der .
Ahh ne zavallı insanlardır onlar, şükürler olsundur! diye düşünüler.
Kültür endüstrisi bugün, facebooktur, Evlen benimle programıdır, alışveriş
siteleridir, Acundur. Facebook; ''big brother watching you !’' dur (4). Big brother burada facebooktur. Her
nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsanız facebook sizi ele geçirmiştir.
''Big brother'' alışveriş siteleridir. 40 liraya gördüğünüz o ceketi
almanız 40 saniye sürmemektedir.
''Big bother '' yandaş medyadaki devlet gözüdür, iktidarlar
öncelikle habercilik etiğini kültür endüstrisinin çarklarında un ufak
ederler/ etmeye yeltenirler. Çünkü medya en yakın dost olabileceği
gibi en azılı düşman da olabilir eğer kontrol altında tutulamazsa. Vahşi
kapitalizmin gözümüze soka soka bize aldırdığı İphone'ların, GEZİ Parkı
protestocularının
(5) örgütlenmesindeki üstün başarısı bir kez daha düşünülmesi gereken
bir konudur bu nedenle.
Acunlar, çok çok ağır dramatik programlar, kadınlara yönelik
aptallaştırıcı programlar, yandaş Medyalar ve kapitalizm oyun kurucunun takımına
ilk sıralarda alacağı aktörler olacaklardır. Takım üyelerinin her biri
başarılarına başarı katacak, Televizyonlar karşısında hayranlıkla kendilerini
izleyen kişi sayısını her geçen gün arttıracaktır.
Tüketicinin gücünden aldığı gereksinim artık yerini tüketiciye
hissettirilen gereksinime bırakmıştır.
Big Brother artık Big Big Brother olmuş, kültür endüstriyel
bir kavram niteliğini kazandığı TV çağından sonra , günümüzde internetle
birlikte sosyal bir enkaz olarak topluma kan kusmaya başlamıştır.
Çolpan ERDEM
Haziran 2013- Ankara
1 ACUN ILICALI: 2000’li yıllarda Türkiye’de milyonları TV karşısına çeken
10’larca yarışma programının yapımcısı ve sunucusudur. Ülkede gerçekleşen pek
çok siyasi gündemde, terör saldırılarında bile programları devam etmiş sadece
Başbakanın annesini kaybettiği gün programına bir günlük ara vermiştir.
2 Theodor W. ADORNO, Kültür
Endüstrisi
3 Theodor W. ADORNO, Kültür
Endüstrisi
4 Big Brother Watching You ( Büyük Birader Seni İzliyor). George Orwell
tarafından yazılan 1984 isimli kitapta geçen imge ve aynı zamanda sistem. Büyük
birader ülkedeki tüm vatandaşları izlemektedir ve sisteme aykırı davranışları
olduğu tespit edilenler cezalandırılmaktadır. İnsanlar devamlı
gözetlenip ve cezalandırılıp psikolojik baskı altında tutulurlar.
5) 28 Mayıs 2013 tarihinde Taksim’de bulunan Gezi Parkında, bir proje
kapsamında ağaçların sökülmesine karşı çıkan gruplar tarafından başlatılan gösteriler,
kısa sürede iktidara karşı ülke çapına yayılan protestolara dönüşmüştür.
2 yorum:
ilginc bir yorum ama kendi icinde celiskili. facebook yada sosyal medyalar big brother oldugu kadar demekki konrol altinda tutulmadigi sürece bir big big brother olarak kücük kardesleri kontrol edebilen bir arac. yani adornonun elestirisi gezi parki olaylarinda göstermistirki internetle beraber gelen sürecte artik herkes bilincsiz yada manipülatif tüketiciler degildir...
Mehmet ALi,
Medya, artık kendi duygularını ve hayatını yönlendiremeyen insanların tüm gün mesai yapıp işten çıkıp aşk, ihanet, sevgi, nefret gibi duyguları bir dizi saati süresinde yaşayıp gece yatağa girerken daha huzurlu, çocuğuna bakarken yada eşini severken baş rol oyuncusu gibi oynayıp, uyuduğunda ise o gün yaptıklarını düşünecek ihtiyacı olmamasını sağlayan buna toplumları yöneten profesyonel sporlar, yarışmalar, medya ne derseniz durumunu karşılayan olaya rastgelir.
Yorum Gönder