23 Kasım 2012 Cuma

Özgürlük ve Kalkınma



Kalkınma iktisadı dersinin ilk sınavının birinci sorusu, özgürlüklerin ekonomiye olan etkilerini tartışınız sorusu idi. Soruyu görünce içimden bir kez daha bu bölümde okuduğum için mutlu oldum. Sınavdan bir gün önce bu tarz sohbetleri sık sık yaptığımız, ve bundan ötürü birbirimize ayrı bir değer biçtiğimiz arkadaşıma şunu anlatarak başladım uzun sohbetimize

Ülkelerin gelişmişlik oranları ölçülen, ve ölçümleri gerek istatistiksel gerekse eyleme dökülecek durumlar için kullanılacak bilgilerdir. Bu ölçümler belirlenir iken ise ,ülkenin gelişmişlik durumu, teknolojiyi kullanımı, kayıtlı ekonomi, eğitim seviyeleri, doğum ve ölüm oranları ve gelir düzeyleri gibi pek çok etmen değerlendirildir ve ona göre puanlama yapar. Yani kalkınma bir hedef olduğundan ve sosyal, kültürel ve siyasal olarak bir dönüşümü ifade ettiğinden gelişmişlik düzeyi ölçülürken bu etkenlerin hepsi değerlendirilir. Gelişmekte olan ülkelerde hala düşünce özgürlüğü bile tartışıladursun, gelişmiş ülkelerde sosyal, siyasal ve ekonomik özgürlükler yeterince tartışılmış ve önemi üzerine kılınan kararlarla  birlikte bir politika biçimine dönüştürmüşlerdir. Belki de bunu yapmalarında Milton Friedman'in kapitalism ve Özgürlük kitabında 'bir ülkenin sivil özgürlükler puanında gerçekleşen 1 birimlik artışın, % 34 oranında çocuk ölümlerini azalttığını ve kişi başına düşen GSMH'nın %49 oranında arttığını 'idda etmiş olması olabilir. 1 birimlik artışın kişi başına düşen geliri bu kadar etkiliyor olması şaşırtıcı gelmiyor mu? 

Arkadaşım da ben de hem fikir olduk ki, hayır gelmiyor! Özgürlük, başta tercih etme yetkisiyle karşımıza çıkmakta. Sivil özgürlükler
arasında yaşama hakkı, ifade ve düşünce özgürlüğü, mülkiyet sahibi olma, sözleşmelere dahil olma, yasal davalar açma, eğitim ve iş imkânlarına sahip olma, seyahat etme, kamu hizmetlerinden faydalanma ve demokratik siyasi sisteme katılma gibi haklar yer alır.

Hatta biraz daha abartıp ben, söz konusu bu haklar tanınmadıkça ve insanlar bu haklarına erişmedikçe ekonomik bir büyüme olamaz diye idda ederdim ekonomist olsam. Şöyle ki gelişmekte olan ülkeler ekonomik olarak büyüyor olsalar bile optimum kalkınmışlığa, eğitim ve iş imkanları yoksa, kamu hizmetlerinden yararlanamıyorsalar nasıl erişirler? Puzzle bütün olarak var olmalı bu senaryoda. Çok zengin bir ülke olmuşsa fakat vatandaşların seyahat etme hakkı yoksa nasıl olur da o ülkenin gelişmiş bir ülke olduğunu söyleyebiliriz ki? Diyelim ki ekonomik olarak da büyüdü. Herkesler zengin oldu. Gene de eksik olan şey, sürdürülebilirlik olacaktır. Büyümenin kontrollü bir şekilde devam etmesini sağlayacak olan özgürlüklerine kavuşmuş bir toplum ve bu toplumun oluşturduğu değerler olacaktır. Bu değerlere sahip olan birey, başkalarına saygı duyan, sosyal statüye önem veren, insan onuruna yaraşır iş ve yaşam için çabalayacak ve haklarını elinden alan bir yönetim zihniyetini asla kabul etmeyecektir. 

O nedenle olabilir ki, insanların üç günlük ahir ömürlerini yoksulluk, eşitsizlik, adaletsizlik gibi durumlarla başbaşa bırakma pahasına da olsa özgürlüğü teşvik edici bütün eylemlerden kaçınmakta olan ülkeler ve yönetimler mevcuttur. O yönetimler ki, çokça farkındadırlar özgürlüklerin kalkınmışlığa giden ilk yol olduğunun. 
Çokça farkındadırlar ki, özgürlüklerine sahip, eğitim ihtiyaçları giderilen bilinçli ve sağlıklı bireylerin   
başkalarının haklarını kendi hakları gibi koruduğunu 

ve anlamak için çokça kez açıp cüzdanlarına bakmalılardır o akil(!)yöneticileri ;  
kalkınmış bir toplumda küçük bir çocuğun sağlık , eğitim , güvenlik gibi gereksinimlerinin, 
gelişmekte olan ülkelerdeki bu önemsizliğininin nedenini! 

Hiç yorum yok: